Africa Twin
Yazar: Muhlis ÖZTÜRK

Africa Twin


16.02.2016

Dikkat bu bir test yazısı değildir (maalesef)….

Açık konuşmak gerekirse ilk çağrıldığımızı duyunca motosikletin dinamikleri ve geçmişi konusunda araştırma yapmadan gitmemek gerektiğini düşünen ben, bildiğiniz sallanarak, dersime çalışmadan ve hatta orada bakarız ne olacak mantığı ile olaya yaklaşıp yola çıktım ve organizasyonun profesyonelliği sayesinde aslında yapmam gereken bu araştırmanın hazır yapılmış halinin bana verilmesi acayip hoşuma gitti. Lansman sırasında verilen teknik bilgiler ve geçmiş hikayesi son derece heyecanlı ve güzel hazırlanmış ve benim gibi sallanarak gelen insanlar için son derece akıllıca olmuş, firma tecrübe konuşturmuş resmen.

Gelelim asıl konuya, yani motora. Üzülerek söylemem gerekir ki, migren baş belası yüzünden henüz motora binemedim, akşamdan tutan atak geçmek bilmedi, şiddetlendi ve riske her anlamda bayılan benim gibi birisi için (anlamayanlar için bu bir ironidir) olmadı, olamadı. Honda sağolsun bu konuda bana yardımcı olarak motosikleti bir günlüğüne İzmir'de bana vererek test yapmamı sağlayacağını söyleyince sevindirik oldum resmen. Peki bu yazıyı neden yazıyorum, bazı yanlış anlamaları ortadan kaldırmak için.

Birincisi, bu motosiklet verileri gereği büyük endurolar olarak geçen R1200GS, Super Tenere gibi makinelere alternatif veya onlarla başetmek için yapılmış bir cihaz değil. Eğer kafanızda, fiyat olarak bu kadar güzel olacak (ben demiyorum, Honda diyor) bir aletten büyük enduro performansı da alırım, mis olur gibi bir düşünce geçiyorsa bunu unutun, segment olarak bu alet o segmentte değil. Peki bu alet hangi segmentte, kitabi veriler olarak F800GS, Tiger 800XC ve MT-09 Tracer ile kapışıyor. Karakter olarak, yüksek tork, büyük ön teker ve kabul edilebilir güç değeri ile hem yol, hemde arazi performansı hedeflenmiş. 

Peki neden 1000cc ? Kafamızdaki soru işaretlerine Honda yöneticileri konuya çok farklı açıdan yaklaşarak bizi aydınlattılar. Malum tüm dünyada emisyon standartları devletlerin önemli konularından biri olmuş durumda. Düşük hacimlerde yüksek güçlere çıkmaya çalışıldığında emisyon uyumluluğu firmaları zor durumlara sokuyor, ancak motor hacmi büyüyünce emisyon kurallarına uymak daha da kolaylaşıyor. Bu durumda bu motorun istenen tork ve beygir gücü standartlarına uyması için Honda mühendisleri 1000cc'yi uygun görmüş. Konuşurken aynı zamanda NC serisinde 700'den hemen sonra neden 750 çıkartarak 700 sahiplerini şaşırttıklarını sorduğumuzda cevap yine aynı oldu, emisyon. Motorun büyümesinin sebebini Honda'nın eski müşterilerine karşı bir hareketi değil, tamamen devletlerin zorunlu tuttukları emisyon seviyelerine uyumluluk ve kanuni yükümlülüklerin yerine getirmesi olarak açıkladılar. Bilmeyenlere duyurulur.

Gelelim motorda öne çıkan başka yeniliklere. Honda DCT şanzımandan çok umutlu. Çift kavramalı otomatik veya elle kumanda edilir bu şanzımanın vites geçişlerinde güç kaybını minimuma indirdiği ve yumuşak bir sürüşe sebep olduğunu anlatıyorlar, denemedim, ancak teorik olarak bu mümkün. Vites değiştirirken debriyaj motoru tekerden ayırdığında çekiş yok, ancak DCT mantık olarak tam bir ayrım yapmıyor ve çekiş yeni vitese geçene kadar var ve debriyaj bırakıldığında kaydırma mantığı söz konusu olduğu için arka tekere ani güç binmesi çok mümkün değil gibi.
Motorda aynı zamanda açı kontrolü var, yani motor yattığını veya tepeye tırmandığını/indiğini anlıyor, bu geri bildirim ile DCT birleşince saçmalama ihtimali düşüyor, yani virajda vites atma, azaltma veya yokuş çıkarken vites değiştirme olayını sürekli kontrol altında tutuyor.

Yenilikler sadece DCT ile bitmiyor, bir çok motordan aşina olduğumuz çekiş kontrolünü değiştiren mod seçim mantığı bu motorda da var. S ve G modları ile motoru spor sürüş ve arazi sürüşü için ayarlayabiliyor ve karakterini değiştirebiliyorsunuz. 

ABS konusunda ise uyguladıkları metod ilginç. Ön tekerde ABS'yi aktif bırakıp, arka tekerde ABS'yi devre dışında bırakmak mümkün, böylece çamur ile yoğrulmuş bir sürücü değil, zevkine toprak yola girdiyseniz arkayı kaydırıp önde biraz daha temkinli bir tutuş sağlamanız mümkün. Böylece arka teker kayarken ön tekerde ABS hala aktif kalıp tecrübesiz sürücünün saçma durumda ön frene asılıp kendini yere yapıştırmasını engellemişler.

Gelelim aksesuar paketlerine. 5 tane donanım paketi yapmışlar, en dolusu Gezi paketi, boş halinde elcik ısıtma, orta sehpa, çakmak girişi, uzun cam vb gib şeyler yok, yani bu motoru alacaksanız ve uzun yol gibi bir düşünceniz varsa donanım paketlerine para ayırmanız şart. Donanım paketsiz bu motora binmek işkence olabilir.

Boy konusunda olabilecek sıkıntıları minimuma indirmek için üç tane sele tipi var, ve boyunuza göre bu selelerden birini seçebiliyorsunuz, böylece motorun yüksekliğini çok takmanız gerekmiyor, anlaşıldığı kadarıyla her boy için uygun, ben 1.80 olarak normal seleye oturduğumda iki ayağım topukları ile birlikte yerde ve dizlerimde kırıktı, alçak sele olsa 1.60 – 1.70 arası çok rahat binebilecek gibi.

Sonuç olarak Honda çalısmış, önceki Africa Twin'de olmayan elektronik bunda bir sürü, ancak bize söylendiği kadarıyla bütün bu sistemler en ağır testlerden geçerek üretime verilmiş ve çıkan hatalar düzeltilmiş.

Deneyip canını çıkartana kadar bu yazıyla yetinip, bir sonraki yazıda daha ayrıntılı sürüş deneyimini sizlerle paylaşacağım, o zamana kadar tekeriniz düz bassın.

Yazar: Muhlis ÖZTÜRK